Benim Adım Cemil Repliğiyle Hafızalara Kazındı
Uğurtan Sayıner, Türk tiyatro, sinema ve dizi dünyasının unutulmaz isimlerinden biri. Onun hikayesi, sadece bir sanatçının başarılarla dolu kariyerini değil, aynı zamanda hayatın iniş çıkışlarla dolu zorlu yollarını da gözler önüne seriyor. 1944 yılında Samsun’da başlayan bu yolculuk, 2021 yılında İzmir’de son buldu. Sayıner’in hayatı, “Benim Adım Cemil” repliğiyle özdeşleşen Baykuş Cemil karakteriyle kesiştiğinde, adeta bir rol ile gerçek yaşamın iç içe geçtiği bir destana dönüştü. Gelin, bu eşsiz sanatçının hayatına, sanatına ve özellikle Bizimkiler dizisindeki ikonik rolüne yakından bakalım
Uğurtan Sayıner, 16 Eylül 1944’te Samsun’da, subay bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının mesleği nedeniyle çocukluğu farklı şehirlerde geçti, ancak kısa süre sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Beyazıt’taki Koca Ragıp Paşa İlkokulu’nda başlayan eğitim hayatı, Pertevniyal Ortaokulu ve Lisesi ile devam etti. Lise yıllarında, edebiyat öğretmeninin ona verdiği bir rolle tiyatro sahnesine ilk adımını attı. O an, belki de hayatının dönüm noktasıydı. Sahnede hissettiği o büyülü an, onu bir ömür boyu tiyatroya bağlayacaktı. 1969 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olsa da, kalbi her zaman sanat için attı. Her rolü, bir öncekinden daha derin bir deneyimle oynadı. Ama asıl büyük sıçrama, televizyon ekranlarında gerçekleşecekti. oyuncu, tiyatro sahnelerindeki o içten performansı, kısa sürede milyonların kalbine taşıyacaktı.
Baykuş Cemil Bir Karakterin Doğuşu
1989 yılında başlayan Bizimkiler dizisi, Türk televizyon tarihinin en uzun soluklu yapımlarından biri oldu. Uğurtan Sayıner’in canlandırdığı Baykuş Cemil, ya da nam-ı diğer “Sarhoş Cemil,” bu dizinin en renkli ve unutulmaz karakterlerinden biriydi. “Benim Adım Cemil!” ve “Sevim koşşş!” replikleri, adeta bir neslin ortak hafızasına kazındı. Cemil, apartmanın neşeli ama bir o kadar da trajik figürüydü. Alkolle mücadele eden, hayatın yükü altında ezilen, ama her şeye rağmen içindeki naifliği koruyan bu karakter, Sayıner’in oyunculuk dehasıyla hayat buldu.
Oyuncunun Cemil’i o kadar gerçekçiydi ki, izleyiciler onun rolle özdeşleştiğini düşünmeye başladı. Dizideki partneri Sabriye Kara ile muhteşem bir uyum yakaladı. İlginç bir tesadüf, dizideki eşi Sevim ile gerçek hayattaki eşinin de Sevim adını taşımasıydı. Bu, Cemil karakterinin Sayıner’in hayatıyla kesişen bir başka noktası oldu.
Sarhoşluk ve Gerçek Hayat
Baykuş Cemil’in sarhoş tiplemesi, oyuncunun kariyerinde bir dönüm noktası olsa da, gerçek hayatta, oyuncunun alkol problemi olduğuydu. Oyuncu alkol tedavisi gördüğü bilgisi ve bu tedavi 2015 yılında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde AMATEM’de kısa bir süre için gerçekleşmişti. Ancak, Bizimkiler’deki Sarhoş Cemil rolü, toplumun gözünde onun gerçek kişiliğiyle özdeşleştirildi.
İzmit Depremi ve Maddi Sıkıntılar
1999 Marmara Depremi, oyuncunun hayatını derinden etkiledi. İzmit’te ailesiyle yaşarken depreme yakalandı. Evleri hasar görünce, ailesiyle birlikte üç ay boyunca İzmit İstiklal İlköğretim Okulu’nun bahçesinde Kızılay çadırında yaşadı. Bu zor günler, onun için hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı. “Zirvede oldum, çok aşağı düştüm,” diyerek bu dönemi anlatan usta oyuncu, yaşadığı acıları içtenlikle paylaştı. Deprem sonrası maddi zorluklar, ailevi sorunlar ve dört evliliğin getirdiği duygusal yükler, onun hayatını daha da karmaşık hale getirdi. Hande ve Tansu adında iki çocuğu olan sanatçı, çocuklarıyla da uzun süre iletişim kuramadı.
Deprem mağduriyeti, oyuncunun bir süre otel odalarında yaşamasına neden oldu. Bir dönem İzmit’te “Kabare” adını verdiği bir kafe-bar işletti, ancak bu girişim de maddi sorunları çözemedi. 2009 yılında İzmir’e taşınarak yeni bir başlangıç yapmaya karar verdi. Karşıyaka’da, tiyatro sanatçısı dostlarıyla birlikte mütevazı bir yaşam sürdü.
Açlık, Sıkıntı ve Yalnızlık
Usta oyuncu son yılları, ne yazık ki sağlık sorunları ve maddi imkansızlıklarla geçti. 2020 yılında, aşırı zayıflamış haliyle gündeme geldi. Yaşlılığa bağlı sağlık sorunları, yeme bozukluğu ve sıvı-elektrolit dengesizliği nedeniyle İzmir Eşrefpaşa Hastanesi’nde tedavi gördü. Sanatçı dostları, onun için yardım çağrısında bulundu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi devreye girerek destek sağladı. Ancak, Sayıner’in yaşadığı zorluklar sadece maddi değildi. Yalnızlık, belki de onun en büyük yüküydü. Çocuklarıyla iletişimi kopmuş, ailesi tarafından terk edildiği haberleriyle gündeme gelmişti.

Karşıyaka’daki evinde, tiyatro sanatçısı Osman Cavcı ve diğer dostlarıyla birlikte yaşadı. Komşuları, onun sağlık sorunları nedeniyle balkona bile çıkmakta zorlandığını, ama her şeye rağmen mahallede sevilen bir figür olduğunu anlattı. “Sevim koş” repliğini balkondan duymayı hayal eden komşuları, onun halsizliğini görünce içten içe üzülüyordu.
Adını Taşıyan Sanat Merkezi
Oyuncu, tüm zorluklara rağmen tiyatrodan vazgeçmedi. İzmir’de, adını taşıyan Uğurtan Sayıner Kültür ve Sanat Merkezi’ni kurarak sanatını sürdürmeye devam etti. Dostlarıyla birlikte “Koş Cemil Koş Kahkaha Başlıyor” adlı kabareyi sahneledi, Anadolu’nun ücra köşelerine tiyatro götürdü. Pandemi döneminde ise YouTube üzerinden skeçler yayınlayarak seyircisiyle bağını korudu. Onun bu azmi, sanatına olan tutkusunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyordu.
Cemiller Ölmez Demişti Ama!
27 Haziran 2021’de, Uğurtan Sayıner, İzmir Karşıyaka’daki evinde, yaşlılığa bağlı sağlık sorunları nedeniyle hayata gözlerini yumdu. 77 yaşındaki usta sanatçının vefatı, sanat camiasını ve sevenlerini yasa boğdu. Cenazesi, Karşıyaka’daki Suat Taşer Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen törenin ardından defnedildi. Onun gidişi, sadece bir oyuncunun kaybı değil, bir dönemin de kapanışı gibiydi. Sayıner’in son röportajında söylediği, “Sıramı bekliyorum,” sözleri, adeta onun hayata vedasının bir özetiydi. O, sadece Baykuş Cemil değildi; tiyatroya adanmış bir ömür, hayatın zorluklarına göğüs germiş bir savaşçıydı.
“Cemiller Ölmez!” Uğurtan Sayıner, Bizimkiler’deki Baykuş Cemil rolüyle milyonların kalbine dokundu. Onun “Benim Adım Cemil” ve “Sevim koşşş” replikleri, bugün bile bir nostalji rüzgarı estiriyor. Ama onun hikayesi, sadece bu repliklerden ibaret değil. Hayatın iniş çıkışlarında dimdik ayakta kalmaya çalışan, sanatına tutkuyla bağlı bir insanın öyküsüydü. Sayıner’in yaşadığı zorluklar, belki de Cemil’in trajikomik dünyasıyla özdeşleşmesinin bir yansımasıydı. Ama o, her şeye rağmen gülümsetti.